top of page

KEŞİF ve BİLİRKİŞİ GİDERLERİNİN HAZİNEDEN KARŞILANMASININ ZORUNLULUĞU



Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Keşif-Bilirkişi Avansı

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 325. maddesine göre, keşif ve bilirkişi incelemesi için gereken avansın davacıdan talep edilmesi gerekmektedir. Eğer bu avans yatırılmazsa, bu giderler haksız çıkan taraftan alınmak üzere Hazineden karşılanır. Bu düzenleme, tarafların yargılama sürecinde eşit hak ve yükümlülüklere sahip olmasını amaçlar ve yargılama sürecinde adil denetimi sağlamaya yönelik önemli bir adım olarak karşımıza çıkar.

İdari yargı, adli yargıda geniş yer tutan "Taraflarca Getirilme İlkesinden" farklı olarak, "Kendiliğinden Araştırma İlkesine" dayanır. Bu ilke, mahkemenin taraf beyanlarıyla sınırlı kalmamasını, maddi gerçeğe ulaşmak adına gerekli tüm delilleri toplamaya ve gereken tüm araştırmaları yapmaya yetkili olmasını sağlar. Bu nedenle, idari davalarda teknik bilgi gerektiren durumların çözümünde keşif ve bilirkişi incelemeleri adil yargılanma hakkının temini için oldukça önemlidir.

Re’sen yapılması gereken işlemlere örnek olarak; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “Hâkim re’sen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür.” şeklindeki hüküm ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 146 ncı maddesinde yer alan Cumhuriyet savcısının mutlak butlan davası açması, 183 üncü maddedeki velayetle ilgili hâkimin re’sen gerekli önlemleri alması, 284 üncü maddedeki soybağına ilişkin davalar, 346 ncı maddedeki çocuğun korunması için uygun tedbirlerin alınması, ayrıca söz konusu Kanunun 348 ve 349 uncu maddelerinde yer alan velayetin kaldırılmasıyla ilgili hükümler gösterilebilir.

Resen Yapılması Gereken İşlemlere İlişkin Giderler

HMK Madde 325

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir.

Şöyle ki; mahkemenin, giderlerin yatırılması için taraflardan birisi veya belirteceği oranda ikisine yedi günlük (“bir hafta” olarak yasalaşmıştır) kesin süre vermesi ve bu süre içinde ilgilisinin giderleri ödemesi öngörülmüştür. Şayet bu süre içinde giderler yatırılmaz ise mahkemenin ikinci bir süre verme imkânı olmayıp, masrafların ileride haksız çıkandan alınmak üzere Hazineden ödenmesine karar vermesi gerekecektir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)

İdari yargıda uygulanacak temel ilkeleri ve yargılama usullerini düzenler. Bu kanunun 20. maddesi, idari yargı organlarının gerekli gördükleri her türlü incelemeyi kendiliğinden yapabileceğini belirtir. Bu maddeye göre mahkemeler, taraflardan veya ilgili kurumlardan bilgi ve belge talep edebilir ve bu taleplerin yerine getirilmesi zorunludur.

İYUK'un 31. maddesi ise, idari yargıda hüküm bulunmayan durumlarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) uygulanabileceğini belirtir. Bu sayede, idari davalarda da hukuk muhakemelerine ait bazı usul kuralları uygulanabilmektedir. Özellikle keşif ve bilirkişi incelemeleri konusunda HMK’nın ilgili hükümleri önemli bir yol gösterici olur.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ise keşif kararı, delil ikamesi için avans ve resen yapılması gereken işlemler gibi konulara ilişkin detaylar yer alır:

  • Keşif Kararı (HMK 288. madde): Mahkeme, uyuşmazlık hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla bizzat keşif yapabilir ve gerektiğinde bilirkişi yardımı alabilir.

  • Delil İkamesi İçin Avans (HMK 324. madde): Taraflardan her biri, talep ettiği delil için gerekli giderleri avans olarak yatırmak zorundadır. Eğer bu giderler ödenmezse, talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.

  • Resen Yapılması Gereken İşlemlere İlişkin Giderler (HMK 325. madde): Tarafların serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hakim tarafından resen başvurulan deliller için gerekli giderlerin belirlenen süre içinde yatırılmaması halinde, bu giderler Hazineden karşılanır.

Danıştay Kararları Işığında Keşif ve Bilirkişi İncelemeleri

Danıştay'ın çeşitli dairelerince verilen kararlar, idari yargının işleyişi ve keşif-bilirkişi incelemelerinin önemini ortaya koymaktadır. Bu kararlar, idari yargıda keşif ve bilirkişi incelemesinin zorunlu olduğu durumlarda, bu işlemlerin nasıl finanse edileceği konusunda yol gösterici niteliktedir.

Danıştay Kararları

  1. Danıştay 14. Dairesi, 16.11.2012 Tarihli Karar: Mahkeme, davacıdan istenilen keşif avansının yatırılmaması durumunda bile, Hazine tarafından bu giderlerin karşılanarak mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bu karar, adil yargılanma hakkının sağlanması için delil toplama yükümlülüğünün sadece taraflara yüklenmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

  2. Danıştay 14. Dairesi, 07.09.2013 Tarihli Karar: Kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gibi teknik bilgi gerektiren bir konuda, mahkeme tarafından resen keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, bunun için gerekli giderlerin Hazine tarafından karşılanabileceği ifade edilmiştir. Bu tür uyuşmazlıklarda, teknik inceleme olmadan sağlıklı bir karar verilemeyeceği belirtilmiştir.

  3. Danıştay 2. Dairesi, 28.03.2019 Tarihli Karar: Teknik uzmanlık gerektiren konuların bilirkişi incelemesi yapılmadan karara bağlanamayacağı belirtilmiş ve davacının bu yöndeki talepleri doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu durumda, bilirkişi avansının davacı tarafından yatırılmaması durumunda dahi, resen araştırma ilkesine uygun olarak mahkeme tarafından gerekli önlemlerin alınması gerektiği ifade edilmiştir.

İdari Yargıda Kendiliğinden Araştırma İlkesi

İdari yargının temel ilkelerinden biri olan kendiliğinden araştırma ilkesi, idari yargının adli yargıdan farklı olmasının en önemli sebeplerinden biridir. Bu ilke, idari yargı organlarının uyuşmazlıkları çözmek için gerekli tüm delil ve bilgileri kendiliğinden toplama yükümlülüğünü ifade eder. Adli yargıda "taraflarca getirilme ilkesi" gereğince deliller taraflarca getirilirken, idari yargıda hakim, gerekli görmesi durumunda taraflardan bağımsız olarak delil toplayabilir ve davanın gerektirdiği tüm incelemeleri yapabilir.

Kendiliğinden araştırma ilkesi, kamu düzenine ilişkin uyuşmazlıklarda büyük önem taşır. İdari davalar, kamu yararı ve kamu düzeni ile yakından ilişkilidir ve bu tür davalarda tarafların beyanları ile sınırlı kalmak, maddi gerçeğe ulaşmayı engelleyebilir. Bu nedenle, idari yargıçlar, taraflardan bağımsız olarak delil toplamakta ve bu süreçte ihtiyaç duydukları teknik bilgiyi uzman bilirkişilerden elde etmektedirler.

Bu kapsamda, idari yargının en büyük avantajlarından biri, hakimin yargılama sürecini aktif bir şekilde yönetmesi ve uyuşmazlığın çözümü için gereken delillerin toplanması konusunda inisiyatif almasıdır. Danıştay kararları, bu ilkenin uygulanmasının adil yargılanma hakkının sağlanması açısından ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

İdari Yargıda Bilirkişi ve Keşif İncelemeleri

İdari davaların çözümü, çoğu zaman uzmanlık gerektiren teknik konulara dayanır. Örneğin, imar planlarının hukuka uygun olup olmadığı, çevresel etkiler, kıyı kenar çizgilerinin belirlenmesi veya kamu yapılarının uygunluğu gibi konular teknik bilgi gerektirir. Bu tür durumlarda bilirkişi incelemesi ve keşif yapılması kaçınılmaz hale gelir.

İdari yargıda bilirkişi ve keşif incelemelerinin yapılabilmesi için öncelikle mahkemenin bu yönde bir karar alması gerekir. Ancak keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması için gerekli olan giderlerin kimin tarafından karşılanacağı konusu, zaman zaman sorun yaratmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 325. maddesi, bu durumu netleştirerek keşif ve bilirkişi giderlerinin avans olarak taraflardan talep edilmesini, bu avansın yatırılmaması durumunda ise bu giderlerin Hazineden karşılanacağını düzenlemektedir. Bu düzenleme, özellikle kamu yararı gerektiren durumlarda maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını kolaylaştırmaktadır.

Örnek Kararlar ve Yargılamaya Etkileri

Danıştay’ın verdiği kararlar, idari yargıda bilirkişi ve keşif incelemelerinin önemini ve bu süreçlerde uyulması gereken usulleri detaylandırmaktadır. Bu kararlar, idari yargının nasıl işlediğini ve hukukun üstünlüğünün nasıl sağlandığını göstermesi açısından oldukça önemlidir.

Örneğin, Danıştay 14. Dairesi tarafından verilen 07.09.2013 tarihli karar, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gibi teknik bilgi gerektiren durumlarda keşif yapılmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu tür davalarda, keşif yapılmaması, verilen kararların hukuka uygunluğunu sorgulanır hale getirmektedir.

Benzer şekilde, Danıştay 2. Dairesi tarafından verilen 28.03.2019 tarihli karar, bilirkişi incelemesi gerektiren durumlarda bu incelemenin yapılmamasının hukuki isabetsizlik oluşturacağını ortaya koymuştur. Bu kararlar, idari yargıda delil toplama yükümlülüğünün yalnızca taraflara ait olmadığını, mahkemenin de bu süreci aktif bir şekilde yönetmesi gerektiğini göstermektedir.

Adil Yargılanma Hakkı ve Hukuki Güvenlik İlkesi

Adil yargılanma hakkı, bireylerin yargı süreçlerinde eşit şartlarda ve tarafsız bir şekilde yargılanmasını güvence altına alan temel bir insan hakkıdır. İdari yargı sürecinde bu hakkın korunabilmesi için, mahkemelerin uyuşmazlık konularını tüm boyutlarıyla inceleyebilmesi ve maddi gerçeğe ulaşabilmesi büyük önem taşır. Bu da ancak bilirkişi incelemesi ve keşif gibi delil toplama yöntemlerinin etkin kullanımı ile mümkündür.

Hukuki güvenlik ilkesi, idari yargının temel ilkelerinden biridir ve bireylerin hukuki durumlarının önceden belirli, öngörülebilir ve güvenceli olmasını ifade eder. Bu ilke, bireylerin kamu gücü karşısında korunması ve haklarının ihlal edilmemesi açısından büyük önem taşır. Danıştay kararlarında da vurgulandığı gibi, hukuki güvenlik ilkesinin sağlanabilmesi için, mahkemelerin taraflardan bağımsız olarak gerekli delilleri toplaması ve gerektiğinde bilirkişi ve keşif gibi yöntemlere başvurması gerekmektedir.

Sonuç: İdari Yargının Gücü ve Adaletin Temini

İdari yargı, bireylerin kamu gücüne karşı korunmasını sağlayan en önemli mekanizmalardan biridir. Kamu gücüne karşı bireylerin haklarının korunması, hukuk devletinin bir gereği olup, bu süreçte adil yargılanma hakkının temini büyük önem taşır. Danıştay kararları ışığında, idari davalarda bilirkişi ve keşif incelemelerinin yapılmasının zorunluluğu, idari yargının işleyişinde hukuki denetim ve maddi gerçeğe ulaşma çabalarının önemini vurgulamaktadır.

Bu bağlamda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinde yer alan kendiliğinden araştırma ilkesi, idari yargının temel taşlarından biri olup, adaletin sağlanmasında etkin bir rol oynamaktadır. Bu ilkenin uygulanması, tarafların ekonomik güçlerinden bağımsız olarak adil yargılanma hakkına sahip olmalarını ve idari işlemlerin hukuk sınırları içinde denetlenmesini sağlamaktadır.

Keşif ve bilirkişi incelemeleri, özellikle teknik uzmanlık gerektiren idari uyuşmazlıklarda hayati bir öneme sahiptir. Bu incelemeler, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yardımcı olmakta ve yargılama sonucunun adil bir şekilde karara bağlanmasını sağlamaktadır. Bu nedenle, keşif ve bilirkişi giderlerinin Hazineden karşılanması ve yargılama sonunda haksız çıkan taraftan tahsil edilmesi, idari yargının kamu yararını koruma işlevinin bir parçasıdır.

Sonuç olarak, yargıda, bireylerin haklarını kamu gücüne karşı koruyan güçlü bir denetim mekanizmasıdır. Danıştay'ın kararları, bu mekanizmanın adil ve etkili bir şekilde işlemesi için gerekli olan unsurları ve süreçleri detaylandırarak, hukukun üstünlüğünün sağlanmasında yol gösterici olmuştur. Bu kararlar, idari yargının kamu yararını koruma işlevini, adil yargılanma hakkının teminini ve hukuki güvenlik ilkesinin sağlanmasını ortaya koyarak, hukuk devleti ilkesinin güçlenmesine önemli katkılar sağlamaktadır.

 
 
 

Comments


Son Yazılar

bottom of page