top of page

Devletin Kusur ve Kusursuz Sorumluluğu:Pandemide Yaşanan Ölümlerde Devletin Sorumluluğu

Pandemi sürecinde devletlerin yükümlülükleri, vatandaşların yaşam hakkını koruma ve sağlık hizmetlerini etkili bir şekilde sunma bağlamında oldukça önem kazanmıştır. COVID-19 pandemisi süresince, devletin sağlık hizmetlerinde yetersiz kaldığı veya ihmalkâr davrandığı durumlarda meydana gelen ölümler, devletin sorumluluğunu gündeme getirmiştir. Bu yazıda, hukuk devleti ilkesi çerçevesinde, pandemide yaşanan ölümlerden dolayı devletin sorumluluğu ele alınacaktır.

Hukuk Devleti İlkesi Gereğince Devletin Sorumluluğu

Hukuk devleti, devletin her türlü eylem ve işleminin hukuka uygun olmasını ve bireylerin haklarının korunmasını sağlayan bir ilkedir. Devlet, hukuk çerçevesinde hareket etmeli ve vatandaşların haklarını ihlal etmemelidir. Bu ilke, devletin yalnızca kanun yapmasını değil, aynı zamanda bu kanunları doğru ve adil bir şekilde uygulamasını da zorunlu kılar. Hukuk devleti anlayışı, devletin vatandaşlarına karşı sorumluluğunu belirleyen en temel ilkelerden biridir.

Devletin sorumluluğu, idarenin kamu hizmetlerini yerine getirirken yaptığı hatalar, ihmaller veya haksız fiiller nedeniyle ortaya çıkan zararların tazmin edilmesi ile doğar. Bu sorumluluk ilkesi, 1961 Anayasası’nda ilk kez yer bulmuş, 1982 Anayasası’nın 125. maddesinde de "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır" şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, devletin vatandaşlara karşı keyfi davranışlarını önlemeyi amaçlarken, vatandaşlara devlete karşı yargı yoluna başvurma hakkı tanımaktadır.




Devletin Kusur ve Kusursuz Sorumluluğu

Devletin sorumluluğu, kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk olarak ikiye ayrılır. Kusur sorumluluğu, devletin veya kamu görevlilerinin bir kamu hizmetini yerine getirirken yaptıkları hatalar nedeniyle doğan sorumluluğunu ifade eder. Kusursuz sorumluluk ise, devletin herhangi bir kusuru bulunmasa bile, bazı özel durumlarda vatandaşların uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlü olduğu halleri kapsar.

Kusur (Hizmet) Sorumluluğu

Kusur sorumluluğu, idarenin kamu hizmetlerinin teşkilatında, personelinde veya işleyişinde meydana gelen eksikliklerden kaynaklanan zararların tazmin edilmesini kapsar. Devlet, kamu hizmetlerini yürütürken gerekli tedbirleri almakla, hizmetin düzenli işlemesini sağlamakla yükümlüdür. Hizmet kusuru, hizmetin geç, eksik veya kötü şekilde yapılması sonucu doğan zararlardan devletin sorumlu olması anlamına gelir.

Danıştay, devletin hizmet kusuruna dayanan sorumluluğunu, "idarenin kamu hizmetlerini yürütürken gerekli teşkilatı kurmaması, araç ve gereçlerin eksik olması ya da hizmetin zamanında ve doğru şekilde ifa edilmemesi" şeklinde tanımlamıştır . COVID-19 pandemisi süresince yeterli sağlık personelinin bulunmaması, gerekli ilaç ve ekipmanların sağlanamaması gibi durumlar, devletin kusur sorumluluğunu gündeme getirebilir.

Kusursuz Sorumluluk

Kusursuz sorumluluk, devletin kusurlu bir davranışı bulunmasa bile, vatandaşların olağan dışı zararlara uğraması durumunda devlete yüklenen bir sorumluluk türüdür. Bu sorumluluk üç temel ilkeye dayanmaktadır: risk ilkesi, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi ve sosyal risk ilkesi.

  1. Risk İlkesi: Devletin tehlikeli kamu hizmetleri veya tehlikeli araçları kullanması sonucunda vatandaşların uğradığı zararları tazmin etmesini öngörür. Bu ilkeye göre, bir kamu hizmeti nedeniyle doğrudan tehlikeye maruz kalan vatandaşların zararlarının tazmin edilmesi gerekmektedir.

  2. Kamu Külfetleri Karşısında Eşitlik İlkesi: Devletin kamu yararına yaptığı faaliyetler sonucunda bazı vatandaşların aşırı külfet altında kalması durumunda, devlet bu zararı tazmin etmek zorundadır. Danıştay, bu ilkeyi "kamu yararını gözeterek yapılan faaliyetlerin sonucunda belirli kişilerin zarara uğraması durumunda, bu zararların tazmin edilmesi gerektiği" şeklinde ifade etmiştir .

  3. Sosyal Risk İlkesi: Bu ilke, terör olayları gibi öngörülemeyen toplumsal şiddet olaylarında zarar gören vatandaşların zararlarının tazmin edilmesini öngörür. Danıştay, sosyal risk ilkesinin uygulanmasında nedensellik bağı aramamış ve devletin zararları tazmin etmesi gerektiğine karar vermiştir .

Devletin Pandemi Sürecinde Yaşam Hakkını Koruma Yükümlülüğü

Pandemi sürecinde devletin en temel yükümlülüğü, vatandaşların yaşam hakkını korumaktır. Yaşam hakkı, hem ulusal hem de uluslararası belgelerde güvence altına alınmış temel bir haktır. Anayasa’nın 17. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3. maddesi, devletin bireylerin yaşamını koruma yükümlülüğünü açıkça ifade etmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Calvelli ve Ciglio/İtalya davasında, devletin sağlık hizmetleri açısından yaşam hakkını koruma yükümlülüğüne dikkat çekmiştir. Bu davada, devletin sağlık hizmetleriyle ilgili olarak gerekli düzenlemeleri yapmaması veya sağlık hizmetlerini etkili bir şekilde sunmaması durumunda yaşam hakkının ihlal edileceği belirtilmiştir .

COVID-19 ve Alınan Önlemler

Pandemi sürecinde devletlerin aldığı önlemler, vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak ve salgının yayılmasını engellemek amacıyla yoğunlaştı. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı, COVID-19 salgınına karşı çeşitli tedbirler alarak halk sağlığını korumaya çalıştı. Ancak, pandemi döneminde yetersiz sağlık hizmetleri, yoğun bakım ünitelerindeki yetersizlikler ve tıbbi ekipman eksiklikleri gibi nedenlerle hastalar hayatını kaybetti. Bu tür durumlar, devletin kusur sorumluluğunu doğurabilecek nitelikte olabilir.

Örneğin, Danıştay’ın sağlık hizmetleriyle ilgili verdiği kararlara göre, hastanelerde yeterli yatak bulunmaması veya tedavinin geç başlaması gibi durumlar, devletin hizmet kusurunu oluşturur ve zararların tazmin edilmesi gerekir . Benzer şekilde, COVID-19 sürecinde sağlık personelinin eksikliği veya sağlık hizmetlerinin gecikmesi, devletin sorumluluğuna yol açabilir.

Sonuç

Pandemi döneminde meydana gelen ölümler, devletin sağlık hizmetlerini etkili bir şekilde sunamaması durumunda devletin sorumluluğunu gündeme getirebilir. Devlet, vatandaşlarının yaşam hakkını koruma yükümlülüğüne sahip olup, sağlık hizmetlerinde yaşanan aksaklıklar nedeniyle oluşan zararları tazmin etmekle yükümlüdür. COVID-19 pandemisi süresince, devletin almadığı önlemler veya yetersiz sağlık hizmetleri nedeniyle meydana gelen ölümler, kusur veya kusursuz sorumluluk ilkeleri çerçevesinde değerlendirilebilir. Bu bağlamda, zarar gören kişilerin devlete karşı tam yargı davası açma hakkı bulunmaktadır.

 
 
 

Comments


Son Yazılar

bottom of page